Şair, veteriner, öğretmen, vaiz, hafız...
Mehmet Akif Ersoy, Ulusal marşımız olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. İstiklal Marşı Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî marşıdır. Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir. bknz: İstiklak Marşı'nın Kabulü
27 Aralık 1936 tarihinde İstanbulda, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı'na gömüldü. Cenazesine resmi bir katılım olmadı, ancak büyük bir üniversiteli genç topluluk katıldı. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi. Mezarı, Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey'in mezarları arasındadır.
CENAZESİ...
TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ 1983 MART MEHMET AKİF ÖZEL SAYISI
Yazan: Macit Bumin
Muhterem Mehmed Akifin son günlerini Anavatanda geçirmek arzusu ile İstanbula geldiğini ve Mısır Otelinde kaldığını duymuştum. Otelinde ziyaretine gidemeyişim, bende büyük bir eksikliktir. O zamanlar TIP fakültesinin ilk sınıflarındaydım ve sağlık vekaleti yurtlarının birinde kalıyordum. Boş zamanlarımızı kütüphaneye gidip okumakla geçirdik. Bir Pazar günüydü.
Arkadaşım Mithat Müdüroğlu ile birlikte Beyazıt Kütüphanesine gidiyorduk. Vakit erkendi. Kütüphanenin açılma saatini, tam karşısında bulunan ve Küllük denilen kahvelerin birinde oturarak bekliyorduk. Sulu kar yağıyordu. Tam bu sırada caddeden tek atlı bir araba geçiyordu. Arabacının yanında fesli bir genç oturuyordu. Yükü, örtüsüz bir tabut olan araba, cami kapısına yöneldi. Tam bu sırada ikimiz birden kalkıp önlerine koştuk. Fesli gence sorduk
:-Bu tabut kime ait? Delikanlı bize şöyle bir baktı ve:
Bu tabut Mehmet Akif Beye aittir.
Ben de katib-i hususiyim, dedi. Hemen tabutu arabadan aldık ve hürmetle musalla taşının üzerine usul-ü vechile yerleştirdik.
Arkadaşımla görebildiğimiz birtakım eksiklikleri tamamlamak vazifesini üstlendik. Katipten merhumun kartvizit büyüklüğünde iki fotoğrafını istedik. Birini tabutun başına dayadık, birini de yanımıza alarak heyecan ve telaşla katibin adını bile sormadan, fatihamızı okuyup Kapalıçarşıya daldık. Bir büyük bayrak ve raptiye alarak döndük. Bayrağı büyük naaşın üzerine örttük. Kâtipten tekrar izin alarak Cağaloğlu yolunu tuttuk. Gözümüze takılan ilk matbaaya girdik.
Matbaacıya durumu anlattık. Fotoğraftan parası karşılığında vesikalıktan biraz büyük boyda bol miktarda tabettirdik. Bir miktar toplu iğne ve siyah kurdele da almak istedik. Matbaacı:Bunlar da benden olsun diyerek parasını almadı. Siyah kurdeleyi münasip büyüklükte parçalara böldük. Toplu iğnelerle tabettiğimiz fotoğraflara kurdeleleri iledik. Oradan doğruca talebe yurtlarına koştuk.Kısa bir zaman parçası içerisinde TIP talebe yurdunu dolaştık. Rastladığımız herkese büyük şairimizin cenazesinin Beyazıt Camiinde olduğunu, öğlen namazından sonra kaldırılacağını haber veriyorduk. Bu arada Kadırga Yurduna da indik.
Yollarda rastladığımız kimselere sadece haberi vermekle kalmıyor, yakalarına merhumun fotoğrafını da iliştiriyor, naaşın Edirnekapıda toprağa verileceğini söylüyorduk.Öğle namazına yakındı, Beyazıt Camiine geldik. Cenazenin yanında, resmi kıyafetleri ile Darüşşafaka ilkokul birinci sınıf talebelerini öğretmenle birlikte gördük. Daha sonra cemaat çoğaldı. Namazdan sonra tabut omuzlara alınarak Beyazıt meydanına çıkıldı.
Cenaze alayı ilerledikçe kalabalık artıyordu. Edebiyat Fakültesi önünde 5 dakika duruldu, saygı duruşunda bulunuldu:Artık cenaze alayı büyümüştü. Tabut gençlerin ve halkımızın omuzlarında, bayrağımıza sarılı vaziyette ilerliyordu.Edirnekapıya kadar böylece gelindi. Tabut mezara indirildikten sonra görmek isteyenler için merhumun yüzü son bir kere açıldı. Tam bu sırada Güzel Sanatlar Akademisinden bir genç mezara atladı ve alçılı bir bezle merhumun o nazik yüzünün mülajını aldı. Ona müdahale edenler olduysa da genç heyecanlı tavrıyla:İlerde bir gün belki heykeli yapılırsa lazım olur dedi.Mezar usul-ü veçhile kapandı. Kuran-ı Kerim okundu, dualar edildi ve büyük kaybın verdiği iç burukluğuyla cemaat oradan ayrıldı.
Şunu söylemek isterim ki, büyük şairimiz Mehmed Akifi milletimiz ebediyete kadar unutmayacaktır.Merhuma, naçiz hizmetimiz olmuş olabilir. Fakat bizim gördüğümüzü, o günkü gençlerden kim görseydi, mutlaka bizim yaptığımızı yapacaktı. Bu naçiz hizmet bize nasip oldu.Bu naciz hizmetimizi açıklamaktan dolayı kusurumun bağışlanmasını Yüce Mevladan diliyorum.Allah büyük şairimize gani gani rahmet eylesin.
DİKKAT! Yorum yazmak için üye girişi gereklidir.
DİKKAT! Ücretsiz Üye Olarak Siteyi Daha Aktif Kullanabilirsiniz.
Gelişmiş özellikler, hızlı ve kolay bir gezinti Üyelere Özeldir !
|
Ziyaretçi |
Ücretsiz Üyelik |
Tablodan Kolay Erişim (Tablo Linkleri) |
- |
|
Yorum Gönderme |
- |
|
Profil Sayfası Oluşturma |
- |
|
Olay Takip Sistemi |
- |
|
Günlük E-Posta Alımı |
- |
|
Sıralama (Başlık, Görsel, Yıllık, Aylık, Günlük, Türe Göre) |
- |
|
Duyuru Bilgisi |
- |
|
Günlük Yaz |
- |
|
Kendi Tarihte Bugün Sayfanı Oluştur
|
- |
|
Geleceğe Mesaj Gönder |
- |
|
Reklamsız İçerik |
|
|
|
Giriş |
SEN DE KATIL |